Açık bir gece… Karanlık gökyüzünde parlayan milyarlarca yıldız… Muhtemelen atalarımızın da hep merak ettiği soru; Gördüğümüz her bir yıldızın da tıpkı bizim yıldızımız Güneş’inki gibi gezegenleri var mı? Eğer varsa bunlarda hayat var mı?

Görsel: NASA

Diğer yıldızların etrafında dolanan bu gezegenlere “ötegezegenler” denir. Jüpiter’den daha büyük veya küçük, Dünya ya da Mars’a benzeyen büyük kayalık gezegenler gibi çeşitli boyutlarda bulunabilirler. Metal kaynatmak için yeterince sıcak veya derin dondurucuda saklamak için yeterince soğuk olabilirler. Yıldızlarının etrafında çok sıkı bir yörüngede dolanıyor olabilirler mesela bir yıl sadece bir gün sürüyor olabilir. Belkide birden fazla yıldızı olabilir. Bazı ötegezegenler ise kalıcı karanlıkta gökada boyunca dolaşan güneşssiz benekler olabilir. Kim bilir, sayısız ihtimaller olabilir.

Yaşadığımız gökada Samanyolu, karanlık ve açık bir gecede, gökyüzüne baktığınızda yıldızlardan oluşmuş muazzam bir yolu andıran yıldız geçidi. Belki içerisinde Güneş de dahil yaklaşık 400 milyar yıldız içeriyor. Diyelim ki bu yıldızlardan her biri bir gezegen değil de bizimkisi gibi bir sistem ise, sayılar gerçekten de astronomiktir. “Hadi canım muazzam!” dediğinizi duyar gibiyim. Ama zaten olması muhtemel ötegezegen sayısında trilyonlara doğru ilerliyoruz. İşte bu merak ile masa başında, teleskop ve rasathanelerde çalışan birçok astronom ve bilim insanı bulabildikleri kadar gezegen keşfetmeye çalıştılar ve başarılı oldular hatta olmaktalar. Bizim neslimiz artık bunu kesin olarak bilen bir nesildir. Ama asıl merak edilen soru şu “Dünya gibi yaşam barındıran başka bir gezegen bulabilir miyiz?”
Gelin ötegezegenler için bu güne kadar yaptığımız çalışmalara bir kuş bakışı yapalım eğer, hazırsanız…

Bu illüstrasyon TRAPPIST-1 sisteminde yeni keşfedilen gezegenlerden birinin, TRAPPIST-1f’nin muhtemel yüzeyini gösteriyor. Spitzer Uzay Teleskobu’nu ve yer temelli teleskopları kullanan astronomlar sistemde yedi adet Dünya boyutlu gezegen olduğunu keşfettiler. (NASA/JPL-Caltech)

Yapılan ötegezegen çalışmaları içerisinde ilk olma özelliğini 1992 yılındaki keşif taşımaktadır; Virgo takımyıldızı hizasında bulunan PSR B1 257+12 isimli pulsar etrafında dolanan kayalık bir gezegen. Ölmüş bir yıldızın etrafında sürekli radyasyon ile bombalanan bir gezegen, muhtemel aradığımız yaşamı barındırması mümkün mü? Bizim anladığımız veya Dünya benzeri yaşam arayışımızı desteklemediği su götürmez bir gerçektir. Bilim insanları bundan 1 yıl sonra PSR B1620-26 b’nin yörüngesinde dolandığı pulsarın aslında bir beyaz cüce ile çift bileşenli bir sistem oluşturduğunu keşfettiler. Dünya’ dan 1.170 ışık yılı uzaklıkta, Jüpiter’ in 2,5 katı büyüklüğündeki bu kayalık gezegen aslında yıldız kümesinde de bulunan ilk gezegendir.

Bu keşiflerin içerisinde en heyecan verici ise, 1995 yılında keşfedilen 51 Pegasi b adlı ötegezegen olmuştur. Çünkü bu gezegen bir anakol yıldızı etrafında bulunan ilk gezegendir. Anakol yıldızını, Güneşimizin büyüklüğündeki, parlaklığındaki ve sıcaklığındaki yıldızların oluşturduğu grup olarak basit bir şekilde tanımlayabiliriz. 51 Pegasi b Jüpiter’in yarı boyutunda, 50 ışık yılı uzaklıkta “sıcak Jüpiter” olarak kayıtlara geçmiştir. Bu keşifle birlikte artık herkes Güneş gibi yıldızların etrafında da başka gezegenlerin olduğu fikrine iyiden iyiye alışmıştı, ama bulunan gezegenlerin hiçbirisi Dünya benzeri olma özelliğini taşımıyordu.

Jupiter’in yarısı büyüklüğündeki bu gezegen yıldızı etrafında yaklaşık dört günde dolanmaktadır. 51 Peg bize yepyeni bir keşif alanı sağlamıştır. Görsel: NASA/JPL-Caltech

2001 yılında gelen bir keşif ile bilim dünyası çalkalandı. Çünkü keşfedilen HD 28185 b, “yaşanabilir bölge” içerisinde bulunmaktaydı. “Yaşanabilir bölge” ile kastedilen ve bilim insanlarını bu kadar heyecanlandıran şeyse; Jüpiter’den yaklaşık 6 kat daha büyük olmasına rağmen yıldızına olan uzaklığı neredeyse Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı ile aynı olmasıydı. Bu gezegende belki de hayat olabilirdi.

22 Şubat 2017’de NASA genel merkezinde uluslararası bir araştırma ekibi şok edici hatta nefesimizi tutmamıza sebep olan bir açıklama yaptı. Yakınlardaki küçük bir yıldızın etrafında 7 gezegenli bir sistemden bahsettiler. TRAPPIST-1, Dünya’ya yaklaşık 40 ışık yılı uzaklıkta bulunan sistemin üç üyesi kesin olarak yaşanabilir bölgede bulunmaktadır. Bu gezegenlerin gözlemleri sadece yer tabanlı teleskoplar ile değil uzay teleskoplarıyla da yapıldı. Bu sayede gezegenlerin kütlelerini, çaplarını biliyoruz. Ayrıca yıldızları tarafından yayılan enerjinin ne kadarının bu gezegenlerin yüzeyine çarptığını biliyoruz. Böylece bilim insanlarının gezegenlerin sıcaklıklarını tahmin etmelerine izin veriyor. Şu an bu 7 gezegenin gökyüzünün rengini, atmosferini, buzullarının veya okyanuslarının olup olmadığını bilmiyor olsak da kendi sistemimizden başka en çok bilgi sahibi olduğumuz sistem haline geldiği kesin. Belkide içlerinden birisi yaşam bile barındırıyor olabilir.

Sanatçı çizimi ile Dünya benzeri ötegezegen GJ 1132b.
Görsel: MPIA

Gelişen teknoloji ile ötegezegenlere yenileri ekleneceği kesin. Bu yazının hazırlandığı an itibariyle bilinen 3819 tane keşfedilmiş ötegezegen var, güncel sayılara Exoplanet sayfasından ulaşabilirsiniz. Ötegezegenler için kötü haber şu; henüz onlara ulaşmamızın veya ayak basmamızın bir yolu yok. Ama iyi haber ise; onlara bakabilir, sıcaklıklarını hissedebilir hatta atmosferlerini tadabiliriz. Tabi ki sayısal olarak. Belkide bir gün uzak yıldızların etrafındaki dünyalardan yakalanan ışığın piksellerine saklanmış yaşamları tespit edebiliriz.

Gökyüzündeki binlerce ışık benekleri ve etraflarındaki sayısız gezegenler. Keşfedilecek onlarca şeyi düşününce adımlarımız bir bebeğin emeklemesi gibi görünebilir ama unutmamalıyız ki o bebek büyüyor ve macera yeni başlıyor.

Didem Dilan İzci
Koskoca evrende, küçük soluk mavi bir gezegen üzerinde yaşayan, bir astronom. Astronomi ve Uzay Bilimleri mezunu, doktora öğrencisi. Bildiklerimiz bize hep bilmediklerimizin ve öğrenmemiz gerekenlerin habercisi oluyor. O halde söylesenize neden duralım ki?