1
Farklı iki boyutun solucan deliği ile birleştirilen iki ağız noktası ve deliğin boğaz görüntüsü

Adından da anlaşılacağı üzere bahsedeceğimiz konu biraz derin. Varlığını henüz kanıtlayamadığımız bir takım kavramlardan ve maddelerden bahsedeceğiz. Bunu yaparken de; belli temel fizik kurallarının değişmez ilkelerine aykırı matematiksel teorilere başvuracağız. Elbette hayal gücümüz en büyük destekçimiz olacak. Takdir edersiniz ki; bugün geldiğimiz noktada belki de en büyük pay, bu yetimize ait.

NEDİR SOLUCAN DELİĞİ?

4
Solucan Deliğinden geçerken uçsuz bucaksız bir tünel boyunca seyahat edersiniz.

Solucan deliği Teorisi ilk kez Albert Einstein ve Nathan Rosen tarafından 1935 yılında öne sürüldü. Başka bir deyişle Einstein-Rosen köprüsü olarak da karşımıza çıkan bu kavramı; uzay-zaman dokusundaki çok çok küçük boşluklar olarak tanımlamaktayız. Teoriye göre solucan deliğinin dışa açılan iki ucundan biri, ışığın bile kaçamadığı bir kara deliğin ağzı, diğeri ise bu kara deliğin çıkış noktası olan ak deliktir. Bu iki ucun arasında bir boğazdan oluşan bu boşluk solucan deliği olarak tanımlanmakta. Einstein matematiksel olarak varlıklarını desteklese de, fiziksel anlamda herhangi bir varlığına henüz rastlayamadık.

9
Solucan deliğine girdiğinizde arkanızda bıraktığınız tüm nesnelerin ve uzayın eğilip büküldüğünü görürsünüz.

UZAY VE ZAMAN

Einstein daha önce kimsenin ele almadığı zaman kavramına çok fazla odaklanmıştı. Öyle ki; uzaydaki hızımızla yaptığımız her hareket, konuma etki etmesinin yanında, zamanı da aynı şekilde etkilemekteydi. Ve bildiğimiz en yüksek hız olan ışık hızına yaklaştıkça, zamandaki değişim daha belirgin olarak karşımıza çıkmakta. Einstein’ın bu keşfi, uzay ve zamanın birbirinden ayrılmaz bir örüntü olduğunu bulmasına sebep oldu. Einstein’in Görelilik Kuramı’na göre; uzay bükülebilen bir şey ise, buna sıkı sıkıya dolaşık olan zaman da bükülebilmektedir. Yani; uzayda 3 boyutta yaptığınız her eylem, 4. boyut olan zaman boyutuna da etki etmektedir.


Aradığımız Dünyayı bulabilmemiz için KUANTUM EVRENİNE, yani atom altı maddelerin diyarına seyahat etmemiz gerekiyor.


Zamanın da esnek bir yapısı olduğunu, bazen çok hızlı aktığını bazense çok çok yavaşladığını bilmemiz gerekiyor. Elbette günlük hayatımız  bu durumu algılamamızı fazlasıyla imkansız kılıyor. Çünkü temel fizik kurallarının hüküm sürdüğü sınırlı hızlarla hareket edebildiğimiz bir dünyada yaşamaktayız. Aradığımız dünyayı bulabilmemiz için kuantum evrenine, yani atom altı maddelerin diyarına seyahat etmemiz gerekiyor. Kuantum evreninde bildiğimiz bütün temel fizik kuralları bir anda altüst olmakta; kendine ait yasaları, koşulları, ortamları, şekilleri olan bir dünya ile karşı karşıya kalmaktayız. Burada her şey kuantum fiziği yasaları tarafından kontrol edilmekte. Bu kurallar sayesinde zaman kavramı, hız ve harekete bağlı olarak esneklik kazanarak uzayabiliyor, ya da istediğimiz de budur ki kısalabiliyor.

KUANTUM EVRENİ

3
Bir uzay gemisiyle içinden geçerek başka galaksilere çok kısa sürede seyahat edebiliriz.

Solucan deliklerini görebileceğimiz tek yer olan kuantum evrenine hoş geldiniz. Bu kadar küçük ölçeklerde maddenin, moleküllerin, atomların ve atom altı maddelerin sürekliliğini yitirdiğini keşfettik. Yani bir maddeye çok yakından baktığınızda, ona uzaktayken baktığınız gibi pürüzsüz olmadığını, üzerinde çatlaklar, boşluklar olduğunu fark edersiniz. Tıpkı bunun gibi, uzay-zaman dokusunda da buna benzer sayısız boşluklar ve çatlaklar var. Kuantum fiziği teorisyenlerinden belki de en ünlüsü olan Stephen Hawking‘in de ileri sürdüğü gibi, solucan delikleri bu boşluklardan oluşmakta ve sayıları milyarlarca.

EN BASİT HALİYLE HAYAL EDERSEK 

8
Çok büyük kütleli cisimler olan kara delikler uzay-zaman dokusunda bir çökelme yaratıp onu bükebilir.

Bir solucan deliğini hayal etmenin en basit yolu; uzayı ve ona dolaşık olan zamanı (uzay-zaman dokusunu) düz bir kağıt gibi ele almaktan geçiyor. Kağıdın iki ucuna açtığımız delikleri, kağıdı bükerek bir araya gelmelerini sağlarız ve aradaki mesafe hem konum olarak hem de zaman olarak kısalmış olur. Ya da bir elma kurdunun macerasına tanık olalım. Elmanın bir yüzeyinden diğer tarafına gitmek isteyen bir kurtçuğun, elmanın etrafından dolaşmak yerine, iç tarafına doğru bir delik açıp kestirmeden diğer yüzeye geçtiğini varsayalım. İşte solucan delikleri de uzay-zaman dokusunu bu şekilde delerek, uzak iki mesafenin çok kısa zamanda kat edilmesini sağlamakta.

SOLUCAN DELİKLERİNDE SEYAHAT MÜMKÜN MÜ?

Solucan deliklerinin boyutlarının mikroskobik ölçeklerde, hatta atom altı maddelerden dahi çok çok küçük oldukları tahmin edilmekte.


solucan deliklerinini  arayışımız, onları bulana dek sürecek.


Bu nedenledir ki, bu varlıkları keşfetmemiz ve onları kullanabileceğimiz boyutlarda

7
Solucan Delikleri muazzam enerjilere sahip varlıklardır.

genişletebilmemiz günümüz teknoloji koşullarında imkansız gibi duruyor. Birçok teorik fizikçi tarafından desteklenen bu teoride, bir solucan deliğini içinden geçebileceğimiz kadar bir boyuta getirebilsek dahi, iki ucu arasındaki, yani boğaz kısmındaki yüksek radyasyon ve çekim gücünün solucan deliğinin kendi içine çökme ihtimaline karşı çaresiz kalacağımız yönünde.

11
Solucan Deliklerinin rotalarını belirlemek, gideceğimiz adreslere bizleri ulaştırmalarını sağlamak son derece güç bir durumdur

Yine de umudumuzu yitirmemekteyiz. Farklı yıldız sistemlerini, farklı zaman boyutlarını, uzak galaksileri ve hatta başka evrenlerin keşfini hayal ederken, astronomlar ve kozmologları en çok heyecanlandıran, yıldızlar arası seyahat projesi olarak da gördüğümüz solucan deliklerinini  arayışımız, onları bulana dek sürecek ve bir gün içinden geçip evrenimizin en derin noktalarına kadar ulaşabileceğiz.

Yunus Çetni
Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri mezunu olarak fizik matematik,astrofizik dallarında almış olduğum eğitimle birlikte; evrenin,uzayın ve doğanın işleyişine olan merakım ve hevesim ışığında sizlerle bilgi paylaşımında bulunmak harika bir duygu. Neden ve sonuç arasındaki sonsuz varyasyonları anlamak adına çıktığımız bu serüvende, bilginin sınırlarını zorlamak, deneyim ve gözlemlerle yolumuz aydınlatmak ve bunu olabildiğince fazla insanla paylaşabilmek birincil gayemiz. Umarım bu yolda çok uzun bir birlikteliği paylaşır ve hep birlikte düzgün, doğru, saygın bir şekilde bilime hizmet edebiliriz.