Bu yolculuğa çıkar mıydınız? Mars’ta ortalama sıcaklık yaklaşık sıfırın altında 55°C. Fakat bilim insanları 15 yıl içerisinde Mars’ı ziyaret edebileceğimizi hatta orada kalabileceğimizi söylüyorlar. Bu görselde NASA’nın Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’nde fotoğrafları çekilmiş, gidiş bileti istekli dört astronot Nicole Aunapu Mann, Anne McClain, Jessica Meir ve Christina Hammock Koch’u görüyorsunuz.

Jessica Meir birinci sınıfta kendisinin Ay üzerinde dururken bir resmini çizmiş. Görünüşe göre kendi tutkusunu hafife almış, bugün 38 yaşında, Meir çok daha uzaktaki Mars’a ilk ayak basan insanlardan biri olabilir. İnsanoğlu için bir sonraki adım? Evet ve kadınlar için dev bir sıçrayış.

Görevin kendisine en az 15 yıl var, kullanılacak her bir ekipmanın üretilmesi ve test edilmesi gerekli. Fakat şimdiden en çok merak edilen uzay keşfi çalışması. Çin, Avrupa ve Rusya’dan devletler Mars üzerine en azından robot göndermek isterlerken, Birleşik Devletler’de, NASA ile iş birliği içerisinde olan Space X gibi özel şirketler insanlı görevleri ve ticari yolculukları planlamaktalar. 1960’lardaki Ay yarışlarının aksine, roketlerin inşasından uzay gemilerinin tasarlanmasına ve hali hazırda tarihi önemde bilgiler göndermiş olan gezgin robotların uzaktan kumandası gibi çok ciddi işlerde, kadınlar bu defa baş roldeler.

İnsanlığın Mars’a ayak basışı en yumuşak ifade ile kolay olmayacak. Gezegen komşumuza en yakın yol 56 milyon km. Sadece yolculuk bile altı ile dokuz ay arasında zaman almakta, geri dönüş ise iki yıl ile üç yıl arasında zaman gerektiriyor. NASA’nın yönetici yardımcısı Dr. Dava Newman, “Bu uzay keşif görevi şimdiye kadarki en uzun, en uzak ve en hırslı olanı.” diyor. Bir kere indiklerinde, astronotlar dev kum fırtınaları, kışın eksi 175 dereceye düşen hava sıcaklıkları ve kanserojen Güneş ışınları ile mücadele etmeleri gerekmekte. Ekipmanlarda oluşacak bir arıza durumunda NASA’nın yardım çağrısından 10 dakika sonra haberi olacak. Ve geri dönüş de yok. Ajansın ileri uzay keşif sistemleri yöneticisi Jason Crusan, “Bu üç günlük Ay yolculuğu gibi değil.” diyor ve ekliyor, “Mars’a gidiyor olduğunuzda gidiyorsunuzdur. Bunu iptal edemezsiniz.”

Ve çekime karşı koymak mümkün değil, gezginler sadece buz olarak değil akışkan halde suyun izi olan kırmızı kum tepecikleri ve kraterleri ortaya çıkardılar ve su çoğunlukla olası yaşam izi ile ilişkilendirilir. Meir, “Mars, kendi gezegenimizin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında bize çok fazla şey öğretecek.” dedi. “Bu, olağanüstü bir şey.”
Bir başka olağanüstü(!) olan ise NASA’nın astronotlarının yüzde 50’si kadınlardan oluşmakta. Korkusuz bir grup olan, Meir ve meslektaşları Anne McClain, 36, Christina Hammock Koch, 37 ve Nicole Aunapu Mann, 38, Irak’ta savaş uçuşları yapmışlar ve Güney Kutbu’nda kalın buz altına dalma cesaretini göstermişler.

“Astronot olmayı istemediğim bir an hatırlamıyorum.”

NASA her dört ya da beş yılda yeni bir astronot programı başlatıyor ve rekabet oldukça yüksek. Başvurudan kabule kadarki işlemler bir buçuk yıllık bir süreç alıyor ve yoğun psikolojik ve sağlık testlerini içeriyor. Bu kadın astronotlar 2013 yılında seçildiklerinde NASA onların Mars’a ilk yolculuk için seçilebileceklerini ilan etti.

Anne McClain: Sınıfımız 8 için 6100’den fazla başvuru vardı ve kabul edilmeyeceğim konusunda kendimi ikna ettim. Seçildiğimin haberini aldığım telefonu hâlâ hatırlıyorum. Nefes alamamıştım, konuşamamıştım. Ağlamaya başladım. Washington Spokane’de büyüdüm ve astronot olmayı istemediğim bir an hatırlamıyorum. Irak’ta 15 ay saldırı helikopteri olarak ön hattın en önünde hizmet ederken çok fazla şey öğrendim. Görev bilinciyle orduya katıldım ama astronot olmak kaderimde olan bir histi. Dünya’da birçok çatışma var, uzay araştırmaları bir umut ışığı olabilir. Uzay keşiflerinde kimse ırk veya din veya millet umursamaz. Hepimiz insan takımının bir parçasıyız.

Dr. Jessica Meir: Büyüdüğüm şehir Maine’de yıldızlardan şahane bir manzaram vardı. Belki de bu yüzden küçük yaşlardan beri astronot olmayı istiyorum. Her zaman uzak yerleri ve aşırı zorlukları resmederdim. Deniz biyolojisinde İmparator Penguenleri üzerine doktora araştırmamı yaparken, Antarktika’da yaşadım ve çalıştım, orada ayrıca buzun birkaç metre altına tüplü dalışlar yaptım.
Christina Hammock Koch: Kuzey Carolina Jacksonville’deki yatak odamın duvarı New Kids on the Block posterinin yanında uzay uçuşlarının posterleri ile kaplıydı. Kendimi hep NASA’da çalışırken hayal ederdim ama sıradan kutucukları işaretleyerek veya uçmayı ve tüplü dalışı öğrenerek ulaşmak istemedim. Oraya ulaşmak istedim çünkü bilim ve sıradaki bilimsel atılım için tutkuluydum. Güney kutbunda bir yıl geçirme fırsatı karşıma çıktığında, değerlendirdim. Orada teleskopları çok soğuk tutmak için kullanılan 37.000 litreden fazla sıvı helyumdan sorumluydum. Sloganımız, “Güney Kutbu yeteri kadar soğuk değilse, bizi arayın.” idi.

Nicole Aunapu Mann: Galiba çocukken ne yapmak istediğini bilmeyen az sayıdaki astronottan biriydim. “Astronot” çok uzak bir hayaldi. Ben California Penngrove’danım, ilk defa Deniz piyadelerinde saldırı jetleri ile Irak’ta uçuşuma kadar iyi bir aday olabileceğimi fark etmemiştim. Uzaya gitmek tartışmasız dünyadaki en havalı şey.

“İlk defa ağırlıksız olmayı asla unutamazsın”

İki yıllık eğitimleri sürecinde astronot adayları sesten hızlı T-38 jetlerinde uzay aracı kullanımının pratiğini yaparak Nötr Özgül Ağırlık Laboratuvarı denen yerde 12 metrelik devasa havuzlarda ağırlıksız olmaya alışarak ve “kusma kometi” ismini verdikleri yer çekim simülasyonu yapan uçakla hayata kalarak uzay yetenekleri kazanıyorlar.
Koch: Benim için en heyecanlı kısım T-38’de olmaktı. Bir mühendis olarak ofisimde problem üzerine kafa yormaya alışığım. Fakat sesten hızlı bir jet içerisinde bu lükse sahip değilsiniz!

Meir: Benim için en yapmaya değer olan şey uzay yürüyüşü çalışmalarıydı. Uzay elbisesini giydiğinizde yaklaşık 180 kg ağırlığa ulaşıyorsunuz. İki kişi size yardım ediyor ve vinçle havuza indiriliyorsunuz. Altı saatlik çalışmanın tümü tam bir fiziksel mücadele. Kıyafet şişirilmiş olduğundan, eldivenler hantal ve basınçlı ve kollarınız garip açılarda duruyor. Her bir hareket, en basitinden yumruk yapmak bile inanılmaz efor gerektiriyor. Acele etmenin sizi hiçbir yere götürmediğini çok çabuk öğreniyorsunuz. (Dedikleri gibi, kıyafet içinde “yavaş olmak hızlıdır”).

Mann: Kusma kometi tamamen beni benden etti.

Meir: İçi boşaltılmış dev bir uçak o. Pilot parabolun tepesinden yere doğru inişe geçmeye başladığında 25 saniyeliğine ağırlıksız kalıyorsunuz. Bu döngüyü 30 veya 40 defa tekrarlıyorsunuz. Adı üstünde; birçok kişi hasta oluyor. İlk defa ağırlıksız kalışınızı unutmuyorsunuz. Bayılmıştım resmen.

McClain: Herşey için hazırlıklı olmaya çalışıyoruz. Diyelim diş ağrınız oldu ve tayfadan birisi dokuz ay sonrasında diş hekimi olarak eğitilebilir mi? Dokuz ay sonra oraya vardığınızda ayakta kalabileceğinizden ne kadar eminsiniz? NASA’nın çözümler üretebileceğine dair bir şüphem yok. Kalkış pistine giderken bunun bir korkusu olacak mı? Kesinlikle olacak, ancak korkularınızla yüzleşmezseniz tek göreceğiniz rahatı bulduğunuz köşeleriniz olacak.

Uzay yürüyüşünü öğrenirken: McClain, ön örneği denerken şöyle diyor: “Uzay kıyafetinin içinde olmak küçük bir hava aracında olmak gibi zor bir iş.”
Uzay yürüyüşünü öğrenirken: McClain, ön örneği denerken şöyle diyor: “Uzay kıyafetinin içinde olmak küçük bir hava aracında olmak gibi zor bir iş.”

“Bir Mars yolculuğunda aşık olmak için bütün herşey bulunuyor.”
Gelecek 15 yıl boyunca astronotlar Dünya’da ve dış uzayda yeteneklerini keskinleştirecekler, hatta Mars görevinin fırlatış kapsülünü Ay’ın yakınındaki bir göktaşına deney sürüşü olarak uçurmak bile buna dahil. Başladığında asıl görev şöyle olacak: Tayfa 4 kişiden oluşacak (bu ve benzer sınıflarda bulunan kişiler arasından), kalkış kapsülünde iki – üç hafta arasında zaman geçirecekler ve sonrasında “evimiz” ismiyle bilinen ve aylar sürecek yolculukta kullanacakları daha büyük bir uzay gemisi ile buluşacaklar. Mars’a vardıklarında öncesinde robotlar tarafından hazırlanmış bir yapıda bir yıla kadar yaşayacak ve Dünya’ya geri dönecekler. Bu dört kişinin bir arada kapalı bir yerde bulunması için uzun bir zaman. Birbirleri ile kavga ederler mi? Yoksa romantikleşirler mi? Bu sorulara yardımcı olması için NASA desteğiyle yürütülen HI-SEAS isimli araştırmalarda, 6 erkek ve kadın Hawaii’de bir volkanın yanında, 120 metrekarelik bir kubbede 1 yıl geçirdiler.

NASA desteğiyle uzatılmış görevlerdeki grup dinamikleri üzerine çalışan Psikolog Dr. Suzanne Bell şöyle diyor: Bir Mars yolculuğunda aşık olmak için herşey mevcut ve araştırmacılar böyle benzetişimi yapılan ortamlardaki tehlikeleri görüyorlar. Bir olayda gruptan bir erkek diğer gruptaki bir kadına istenmeyen bir cinsel yakınlaşmada bulundu ve iki grup arasındaki geçidi kapattılar. Bu tür bir olay NASA’nın erkekler ve kadınları uzaya üç yıllığına gönderdiğinde üzerinde düşünmesi gereken bir şey.

HI-SEAS gönüllülerinden Kanada için bir astronot olmayı umut eden Dr. Martha Lenio şunu söylüyor: Anlaşmazlıklarımız oldu, örneğin vakum ortamına gitmenin sırası kimde diye ancak bu çözemeyeceğimiz bir durum değil. Aslında genel olarak en çok kafama takılan şey dondurulmuş ve suyu alınmış gıdalardan sıkılmak ki bu da bir sorun sayılmaz. Pizza ve tako geceleri düzenlemeye dair parlak fikirler için yarışmaya girişebiliriz (tako: Meksika mutfağına özgü bir yiyecek). 8 ayın sonunda tayfa arkadaşlarımdan gerçekten de ayrılmak isteyenler oldu ancak ben daha fazla durabilirdim!

Şu anda HI-SEAS kubbesinde bir yıldır yaşayan St. Louisli 37 yaşındaki Dr. Sheyna Gifford ise şöyle diyor: “Dünya’ya geri dönüşteki” araştırmacılar (kendimizi benzetişimli bir uzayda benzetişimli astronotlar olarak görüyoruz) başkalarından uzak yaşamakla başa çıkabilmekle ilgili gerekli araçları ortaya çıkarıyorlar. Bazılarımızın evde oynamayı da sevdiği bazı sanal gerçeklik [VR, Virtual Reality] oyunlarımız var ve bunlarla birbirimize notlar, fotoğraflar bırakıyor ve define avı yarışları yapıyoruz. Aramızdan bir araştırmacı VR’ı “bizi sahile gönder” sanal gerçeklik oyunu için kullanacak. Bu gerçekten insanı hareketlendiriyor!

“Ben yolculuktayken oğlumun hayatı değişiyor olacak.”

Bir Mars görevi için mürettebattakiler sadece iki ayakkabı kutusu kadar kişisel eşyayı yanlarında götürebilirler. Ancak geride bırakması zor olan şey ne biliyor musunuz? Aile. Astronotların üçü evli ve aralarından ikisi anneler.

Koch: Kocamı özleyeceğim mutlaka. Güney Kutbu’ndayken yanıma bazı şeyleri kutulayarak aldım ve her ay birini açtım ki ileriye bakabilmek için bir şeyler bulayım. Mars için ailem ve arkadaşlarımdan benim için belirli günlerde açabileceğim sürprizler hazırlamalarını isteyebilirim. 15 ay uzaktayken el yazısı ile yazılmış bir kartpostal hayal edebileceğiniz en güzel şeylerden biri olabilir.

McClain: Uzun süreli bir görevde üç yaşındaki oğlum ve eşimle görüntülü görüşmenin bir yolu olsun isterim. Uzay yolculuğunun tek üzücü yanı onları geride bırakmak. Ayrıca oğlumun oyuncak maymununu da yanıma alabilirim, onu uzayda uçuyor görmeyi dört gözle bekliyor.

Meir: Müziğe ihtiyacım olabilir; Red Hot Chilli Peppers. Bazı arkadaşlarımdan birkaç müzik listesi isteyebilirim ve The New York Times’a erişebiliyor olmak isterim.

Mann: Eğer görevde bulunursam oğlumla ne yapıyor olduğum hakkında konuşacağım. Şu an dört yaşında ve zamanı geldiğinde yirmilerinde olacak. Ben yokken hayatı değişecek ve bu büyük bir özveri olsa gerek.

“From space you can’t see borders.”

Kaynak: GLAMOUR sitesinde yayınlanan Would You Go to Mars? Meet the Four Women Astronauts Who Can’t Wait to Go yazısından Yunus’un katkılarıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.